MAKALELER

İçsel Düşman Yok: İç Eleştirmeni İyileştirmek / Şifalandırmak

5 dk. okuma süresi
İçsel Düşman Yok: İç Eleştirmeni İyileştirmek / Şifalandırmak

İçsel Düşman Yok: İç Eleştirmeni İyileştirmek / Şifalandırmak

İç Eleştirmeni Korkularını Anlayarak Dönüştür

İnsanların psikoterapi aramalarının yaygın sebeplerinden biri, sert bir içsel eleştirmeni yatıştırma konusunda yardım istemektir. İçsel eleştirel seslerimiz, rahatsız edici seviyeden derin sıkıntı verici hâle kadar değişebilir; bu da bizi güvensiz, kaygılı hissettirebilir ve hatta utanç veya yetersizlik duygularına yol açabilir.

İçsel eleştirmenler değişime karşı oldukça dirençlidir ve yaşam kalitemiz üzerinde güçlü bir etkiye sahip olabilir. Sürekli olarak “yetersizim, kusurluyum ya da tanımlanamaz bir şekilde utanç vericiyim” diyen bir sesin baskısı altındayken, sevinç duymak, rahatlamak, canlılık ve huzur hissetmek oldukça zorlaşır.

İçsel eleştirmenler farklı isimlerle anılır; hepsi, bize hissettirdikleri olumsuz duygular kadar negatiftir: şeytanlar, gremlinler, sabotajcılar, düşmanlar ve yargıçlar, bunlardan sadece birkaçı.Bu yazıda ise onları daha pozitif bir çerçevede, koruyucu parçalar olarak adlandıracağım. Bu terim, İçsel Aile Sistemleri (Internal Family Systems – IFS) terapisi’nden gelir ve içsel eleştirmenlerimizle ilgili temel bir gerçeği anlatmayı amaçlar: Onlar genellikle, hayatın erken dönemlerinde gelişmiş, savunmasızlık, korku ve acı gibi güçlü duyguları yönetmemize yardımcı olan derinlemesine kodlanmış uyum stratejilerini temsil eder.Bu stratejiler neredeyse her zaman artık günümüz için gereksiz olsa da, sanki dünya hiç değişmemiş gibi varlıklarını sürdürürler.

Kökenleri: İçsel eleştirmenler nereden gelir?

İçsel eleştirmenlerin yaygın bir kökeni erken çocukluk dönemidir. Eğer, sadece yüksek başarı gösterdiğimizde kabul edilebilir olduğumuzu, öfkemizi göstermememiz gerektiğini veya ihtiyaçlarımızı dile getirmememiz gerektiğini düşünüyor ya da doğrudan ya da dolaylı mesajlarla “yetersiz, sevilmez veya kabul edilemez” olduğumuzu hissediyorsak, bu mesajları içselleştirebilir ve yol açtığı acıyı kendimize yönelerek yönetmeye çalışabiliriz. İçsel eleştirmen, acı verici duygulardan bir nebze uzaklaşmamıza yardımcı olacak bir strateji olarak gelişebilir; savunmasızlık, üzüntü ve korku gibi güçlü duygularla başa çıkmanın bir yolu olabilir. Ancak bu eleştirmen zamanla sert bir görevliye dönüşebilir; bizi “yeterince iyi, çekici, başarılı” olmaya zorlayarak, sevilmek ve kabul edilmek için hissettiğimiz yetersizlik deneyimlerini telafi etmeye çalışır.

Kendine karşı dönmek, beynin kendine karşı dönmeye devam etmesi için yollar oluşturur.

Kendine karşı dönmek, acı verici durumlara karşı gelişmiş aşırı bir uyum stratejisidir ve bir kez alışkanlık hâline geldiğinde değiştirmek çok zordur. Nörobilimde sıkça söylenen bir gerçek vardır: “Birlikte ateşlenen nöronlar birlikte bağlanır” — yani kendimize karşı dönmek, beynin kendine karşı dönmeye devam etmesi için yollar oluşturur.

Zamanla içsel eleştirmenler, alt kortikal beyin yapılarında derinlemesine kodlanır. Bilinçaltının altında, zamanın ötesinde yaşayan örtük (implicit) anılar veya şemalar hâline gelirler. Görünüşe göre değişime dirençlidirler ve erken dönemde yaşadığımız acı, utanç, karşılanmamış ihtiyaçlar ve savunmasızlık deneyimlerini hatırlatan her şeyle sürekli tetiklenirler. Bu durum, bizi sürekli stresli ve kaygılı bırakabilir ve “yeterince iyi değilim, kabul edilemezim” gibi eski hikâyelerle yükler.

Hiç fark ettiniz mi, içsel eleştirmenlerin yeni bilgiler veya mantıklı düşünceye karşı ne kadar dirençli olduklarını? Derinlemesine kodlanmış koruyucu parçalarla (içsel eleştirmenler) mantıklı bir şekilde tartışmak genellikle sonuç vermez. Partnerimiz, arkadaşlarımız veya ailemiz, “sen zaten akıllı, çekici ve kabul edilebilir bir insansın” diye hatırlattığında, mantıklı düzeyde bunu kabul edebiliriz; ancak içsel eleştirmenimiz bu güvenceyi büyük olasılıkla reddeder ve değişmeden kalır. Pozitif öz konuşma (positive self-talk) belirli durumlarda faydalı olabilir; örneğin bir toplantı, sunum veya buluşmada eleştirel iç sesi dengelemeye yardımcı olur. Fakat bu yöntem, içsel sert sesi kalıcı olarak değiştirmez veya kökten dönüştürmez.

Tibetli rahip Milarepa’nın hikayesinin harika bir anlatımında, yazar ve eğitimci Dawna Markova, rahibin köy köy dolaşıp meditasyon ve şefkati öğrettikten sonra evine dönüşünü anlatır. Rahip evine vardığında küçük kulübesinin korkutucu şeytanlarla dolu olduğunu görür; hepsi sanki onu öldürüp yemeye heveslidir. Derin bir nefes alır, şeytanlara saygı gösterir, onları evine davet eder ve acıdan şekil değiştirmiş olan bu varlıkları yatıştırmak için onlara bir ninni söyler. Ardından iyileşmeleri için neye ihtiyaçları olduğunu sorar. O anda şeytanlar kaybolur ve rahip güvenle evine dönmüş olur.

Kendi içsel şeytanlarımızı, yani sert içsel eleştirmenlerimizi iyileştirmek istiyorsak, başlamak için iyi bir yer, onlarla nazikçe oturmak, görünmelerine davet etmek ve öfkeli, eleştirel davranışlarının arkasında ne olduğunu dinlemektir.

Öfkelerinin ve sert eleştirilerinin arkasında hangi duygular ve anılar yatıyor? Nelerden korkuyorlar? Hangi acıdan kendilerini —ve nihayetinde bizi— korumaya çalışıyorlar?

Milarepa’nın kulübesindeki şeytanlar gibi, biz de içsel eleştirmenlerimize güvende hissetmeleri için neye ihtiyaçları olduğunu, hangi duygularla başa çıkmak için desteğe ihtiyaç duyduklarını sorabiliriz. Sert ve eleştirel davranışlarını, içimizde kötü veya acımasız bir şey olarak görmek yerine, artık işlevini yitirmiş eski bir hayatta kalma stratejisi olarak yeniden çerçeveleyebiliriz.

Güvenli ve destekleyici bir yetişkinin (ya da merhametli yetişkin benliğimizin veya bir terapistin) varlığında, bu koruyucu parça, artık var olmayan tehditlerden bizi korumaya yönelik iyi niyetli ama yararsız çabalarını bırakabilir. Güvende ve görülmüş hissetmek, özümüzdeki yetersizlik veya kusurlara dair eski şemaların veya inançların, yeni bilgilerle yer değiştirmesine olanak tanır; bu süreç hafıza yeniden konsolidasyonu (memory reconsolidation) olarak bilinir.

Bir zamanlar, içsel eleştirmeni tarafından aşırı uzun saatler boyunca durmaksızın çalışmaya zorlanan bir adamla çalıştım; öyle ki ailesini ve kendi sağlığını ihmal ediyordu. Ona sürekli “Profesyonel alanında büyük başarılar elde etmelisin, ne pahasına olursa olsun ve zaten elde ettiklerin yeterli değil” diyen bir ses tarafından rahatsız ediliyordu.

Sonunda terapi sırasında bu sert iç sese oturup görünmesini davet ettiğinde, küçük bir çocuk gördü; bu çocuk, yaptığı her şeyde mükemmel olamazsa ebeveynlerinin sevgisini kaybedeceğinden korkuyordu. Bu küçük çocuğun yükü karşısında ağladı ve içsel eleştirmeninin — onu bu kadar kompulsif çalışmaya zorlayan sesin — aslında en çok bağımlı olduğu kişiler tarafından reddedilme olasılığına karşı onu korumaya çalıştığını fark etti. Bu korkmuş çocukla şefkatle oturdukça, içsel eleştirmen giderek sessizleşti ve daha az çalışıp ailesine ve kendi iyiliğine daha fazla odaklanmak için özgür hissetti.

Eğer kendi başınıza koruyucu parçalarınızla çalışmak isterseniz, bunu yapabileceğiniz pek çok kaynak mevcut. Ancak bu tür bir çalışmayı tek başına yapmak, özellikle koruyucu parçalarınız erken dönem travmatik deneyimlere yanıt olarak geliştiyse, zorlayıcı olabilir. IFS (Internal Family Systems), Hızlandırılmış Deneyimsel Dinamik Terapi (AEDP) veya Koherens Terapisi (Coherence Therapy) gibi deneyimsel yaklaşımlarda eğitimli bir terapistle çalışmak, süreci daha yönetilebilir hâle getirebilir.

Ve çünkü erken dönem travmalar neredeyse her zaman kişilerarasıdır, bu iyileşme çalışmasını güvenli ve besleyici bir terapötik ilişki bağlamında yapmak, tek başına yaratılması zor bir tür şifa sağlayabilir.

Orjinal Metin:  No Enemies Within: Healing Our Inner Critic –

 Kenneth E. Miller Ph.D.

https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-refugee-experience/202507/no-enemies-within-healing-our-inner-critic

Çeviren: Madina Sadigova

Deneyimimizi geliştirmek için çerezler kullanıyoruz