Çocukluk dönemi kaygı ve utangaçlık, akademik başarıdan sosyal ilişkilere kadar birçok alanda olumsuz etkilere yol açabilir. Yayınlanan derlemeler ve meta-analizler, oyun terapisinin bu zorlukların üstesinden gelmede kanıta dayalı, güvenilir ve yaşa uygun bir yaklaşım olduğunu gösteriyor. Bu derleme, oyunun doğal iletişim dili aracılığıyla çocukların duygusal zorluklarını nasıl aşabileceklerini bilimsel veriler ışığında inceliyor.
Okul çağı, çocukların sosyal ve duygusal becerilerinin temelinin atıldığı kritik bir dönemdir. Ancak birçok çocuk, utangaçlık ve kaygı gibi içselleştirilmiş problemlerle mücadele eder. Basit bir çekingenlik gibi görünebilen utangaçlık, akran etkileşimlerini, genel esenliği ve akademik performansı olumsuz etkileyebilir. Geleneksel klinik yöntemlerin yanı sıra, çocukların doğal öğrenme ve iletişim yöntemi olan oyunu merkezine alan terapötik yaklaşımlar, bu zorlukların üstesinden gelmede oldukça faydalı. Son yıllarda yapılan kapsamlı bilimsel çalışmalar, çeşitli oyun terapilerinin çocukların kaygı ve utangaçlık düzeylerini anlamlı ölçüde azalttığını kanıtlamaktadır.
Oyun Terapisi Aracılığıyla İyileşme
Oyun terapileri, çocukların duygusal zorluklarının üstesinden gelmeleri için kullanılan, yapılandırılmış yaklaşımları içerir. Bu terapilerin temelinde oyuncaklar, sanat materyalleri, oyunlar ve iletişim gibi medya araçlarının kullanımı yer alır. Bu yaklaşımın terapötik etkinliği, literatür taramaları ve sistematik incelemelerle desteklenmektedir; nitekim 10 farklı yayını inceleyen bir çalışma, oyun terapilerinin çocukların kaygısını azaltmada pozitif bir etkiye sahip olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Oyun, çocukların henüz tam olarak sözel dile dökemedikleri düşünce, duygu ve yaratıcı güçlerini ifade etmeleri için en doğal zemini sunar. Bu güvenli alan, çocuğun çeşitli stres kaynaklarına karşı daha etkili adaptasyon mekanizmaları geliştirmesine olanak tanır. Yapılan derlemeler, oyun terapisinin 3 ile 16 yaş aralığındaki geniş bir yaş grubunda, farklı materyaller ve tedavi ortamları kullanılarak kaygı bozukluklarını azaltmada etkili olduğunu göstermektedir.
Kaygının yanı sıra, bu terapötik yöntemler negatif duyguları ve saldırganlığı azaltma, sosyal becerileri artırma, öz-saygıyı yükseltme ve hatta akademik performansı iyileştirme gibi çok yönlü faydalar da sağlamaktadır. Bu durum, oyun terapisinin sadece duygusal bir rahatlama sağlamakla kalmayıp, çocuğun genel iyi oluş hâline bütüncül bir katkı sunduğunu gösterir.
Örneğin, Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi (BDOT) ise bu alandaki etkinliği güçlü bilimsel kanıtlarla desteklenmiş spesifik bir yaklaşımdır. İlkokul çağındaki öğrenciler üzerinde yapılan kontrol gruplu bir çalışma, BDOT müdahalesinin ardından deney grubundaki çocukların utangaçlık ve kaygı puanlarında kontrol grubuna göre anlamlı bir düşüş olduğunu saptamıştır. Bu bulgular, oyun terapisinin sadece soyut bir kavram değil, aynı zamanda belirli terapi teorilerine dayanan, ölçülebilir sonuçlar üreten, yapılandırılmış bir süreç olduğunu doğrulamaktadır. Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi, on seans gibi kısa süreli uygulamalarla somut sonuçlar verebilmektedir. Özellikle ilkokul çağının (6-12 yaş) utangaçlık ve ilgili olumsuz psikososyal etkileri hedeflemek için ideal bir gelişim dönemi olduğu göz önüne alındığında, bu tür yapılandırılmış ve kanıta dayalı müdahaleler kritik önem taşır. Utangaçlığın akademik başarı ve genel iyi oluş üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, erken ve etkili müdahale çocukların gelecekteki sosyal ve duygusal gelişimleri için hayati önem taşımaktadır.
Geleneksel olarak klinik ortamlarda uygulanan bu yöntemlerin okul temelli müdahaleler şeklinde uygulanması, etkinliği artıran önemli bir trend olarak öne çıkmaktadır. Utangaçlık ve sosyal kaygı üzerine yapılan sistematik derleme ve meta-analizler, oyun terapilerinin bu zorlukların olumsuz sonuçlarını azaltmada büyük etki büyüklükleri gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu müdahaleler, genellikle okullarda grup seansları şeklinde yürütülmüş; modelleme, pekiştirme, sosyal beceri eğitimi, psiko-eğitim ve deneyimleme/maruz bırakma gibi klinik stratejileri içermiştir. Çalışmalar, bu stratejilerin okul temelli bir ortamda ve akran katılımını kolaylaştıracak şekilde kullanıldığında çok daha etkili olduğunu göstermiştir. Bu durum, müdahalelerin yaşa uygun olması, sosyal gelişimi dikkate alması ve öğrencilerin tamamını kapsayan geniş, okul temelli programlar içinde sunulması gerektiği yönündeki uzman tavsiyeleriyle de tutarlıdır. Dolayısıyla, bireysel ve grup uygulamalarının birleşiminden oluşan ve klinik stratejileri kullanan okul temelli programlar, utangaç ve kaygılı çocuklar için en kanıta dayalı ve ekolojik açıdan geçerli çözüm yolunu sunmaktadır.
Öneriler
Bu bilimsel bulgular ışığında, hem profesyonellere hem de ailelere yönelik somut önerileri aşağıda olduğu gibi özetleyebiliriz:
Ebeveynlere Oyunun Önemi: Ebeveynler, çocuklarının gelişiminde oyunun kritik rolünü öğrenmeli ve çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamada oyunun bir araç olarak kullanımına teşvik edilmelidir. Oyun, ebeveyn-çocuk ilişkisini onarmada ve güçlendirmede anahtar bir rol oynar.
Uygulayıcılara Yönelik: Terapistler, özellikle kaygı ve utangaçlık gibi içselleştirilmiş problemlerle çalışanlar, Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi tekniklerini ve modelleme ile maruz bırakma gibi klinik stratejileri okul ortamına entegre etmeyi düşünmelidir.
Erken Müdahale: Çocuğun akademik ve psikososyal yaşamını olumsuz etkilemeye başlayan utangaçlık ve kaygı belirtileri fark edildiğinde, erken yaşta müdahaleye başlanması, olumlu sonuç alma ihtimalini artırır.
Esnek Materyal Kullanımı: Terapide kullanılan materyallerin (oyuncaklar, sanat vb.) çocuğun ilgi alanına, yaşına ve içinde bulunduğu duruma (hastane tedavisi, pandemi dönemi sonrası adaptasyon gibi) uygun olarak seçilmesi etkinliği artırır.
Oyun terapisi, okul çağı çocuklarında kaygı ve utangaçlık sorunlarına karşı bilimsel olarak kanıtlanmış, güçlü ve bütüncül çözümler sunmaktadır. Oyunun, çocukların doğal iletişim dili olması, bu yaklaşımın kabulünü ve etkinliğini maksimize etmektedir. Gelecek araştırmalar ve uygulamalar, oyun terapisini pandemi sonrası stres ve kaygı gibi yeni ortaya çıkan zorluklara karşı kullanmak için çeşitli strateji ve medya araçlarını geliştirmeye odaklanmalıdır. Özetle; oyun, sadece bir öğrenme ve eğlence aracı değil, aynı zamanda ruh sağlığı için güçlü bir iyileşme aracıdır.
Kaynakça
Bashash, Sima, et al. “Effectiveness of Play Therapy on Anxiety and Shyness in Elementary School Students.” Caspian Journal of Health Research, vol. 7, no. 4, 1 Oct. 2022, pp. 193–200, https://doi.org/10.32598/cjhr.7.4.249.1.
Cordier, Reinie, et al. “Effects of Interventions for Social Anxiety and Shyness in School-Aged Children: A Systematic Review and Meta-Analysis.” PLOS ONE, vol. 16, no. 7, 9 July 2021, p. e0254117, pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8270412/, https://doi.org/10.1371/journal.pone.0254117.
Endang Setyowati, W., & Glorino Rumambo Pandin, M. (2021). Play Therapy to Reduce Anxiety in Children. Preprints. https://doi.org/10.20944/preprints202104.0148.v1
Nursanaa, Wa Ode, and Intan Novantin Citra Ady. “Play Therapy for Children with Anxiety Disorders.” Proceedings of the 5th ASEAN Conference on Psychology, Counselling, and Humanities (ACPCH 2019), vol. 395, 2020, https://doi.org/10.2991/assehr.k.200120.018.